Medele Köyü, Denizlinin en uzak köylerinden biridir. Uygarlıkları kucağında büyüten Menderes;in kıyısında, ona tepeden bakan ve ona hükmeden bir köyAntik coğrafyadaki adı Motella Zamanla değişim geçirerek Türkçeye uygun bir söylem şekline; Medeleye dönüşmüştür.
Motella, Bahadınlar Köyü Asarında bulunan Apollon Lermenos Tapınağının yazıtlarında adı en çok geçen yerdir. Friglerden beri, Motellalıların buraya gelerek kefaret ödeyip, günahlarından arınmaya çalıştıkları anlatılmaktadır.
Bir ara, Bizans kraliçesi Pulcherianın adının verildiği bir kent olarak, Pulcherianopolis olarak anılmıştır (M.S. 414-453) Daha sonra yine Bizanslılar Döneminde Phrygia Pakatianeye (Batı Frigyaya) bağlı küçük bir yerleşim yeri olan Motellaya piskoposluk unvanı verilerek Metallopolis (Metelloupolis / Metellopolis) denilmiştir.
Motella adının nereden geldiği konusunda çeşitli araştırmalar ve yorumlar yapılmıştır: Ramsaya göre; Friglerde çok kullanılan bir kadın adı olan Motalisden, Kilikyalı (Çukurovalı) bir erkek adı olan Motalesden ya da Hitit kralı Mutalli (Muttallu) den gelmiş olmalıdır
Bilge Umara göre; Medelenin eski adı Motella;da; Luwi dilinde geçit, boğaz anlamına gelen ;ela sözcüğü (Mot ella) açıkça görülebilmektedir. Metha(Mota, Meda, Mada) sözcüğü ise Ma Tapınıcısı anlamına gelmektedir. Buradan yola çıkarak Mad(a)-Ela, Ma Tapınıcısı Geçidi (Boğazı) olması gerekmektedir. Bugün Medele Köyü ile karşıdaki Dionysopolis (Ortaköy) arasındaki Menderesin aktığı derin vadi geçit (boğaz) olarak anlatılmış olmalıdır.
Medele, Anadolu uygarlıklarında özellikle Friglerde yaygın olarak kullanılan Ana Tanrıça inancından kaynaklanan bir adlandırma da olabilir. Ma, Mo, Me, Meth eklerinin Ana Tanrıçanın ekleri olduğu düşünülürse, belki de Ana Tanrıça Boğazı anlamına gelmektedir.
Abdurahman Çamlıya göre ise köyün adı; Persler (Medler) den gelmektedir. Perslerin Yunanistan seferlerinden geriye kalanların kurduğu bir köydür. Kendi köylerini Med Eli (Medlilerin yeri) olarak adlandırmışlardır.
Bütün bu anlatılanlara katkıda bulunmak için, mitoloji kahramanı Prometheus adının etimolojik çözümlemesi yapıldığında, ilginç bir ipucu ortaya çıkacaktır: Prometheus (Pro-metheus), önceden gören demektir. Metheus ise gören demektir. Buna göre
Methella
nın (Methe-Ella) anlamı Boğazgören ya da Boğazabakan
olmalıdır. Çünkü Medelenin ilk yerleşim yeri Kaşaltı denilen, hemen düzlükten vadiye inilen yerdedir. Burası yön olarak geniş bir panaromayla; Dionysopolis Apollon Lermenosa ve Kuyucak Boğazına doğru bakmaktadır. Apollon Lermenos Tapınağına gidenler için Menderesin derin vadisi; boğazdır.
Bazen, sessiz gecelerde Kuyucak Boğazının harlaması ta Medeleye kadar duyulur Bunun halk arasındaki yorumu; yakın zamanda yağmur yağacağı anlamına gelmektedir. Kocasuyun (Menderes;in) ve Kuyucak Boğazının Medele insanlarının yaşamında gizemli bir yeri vardır.
Karşıdaki Çakırlar Köyünün altında bulunan geniş sekiye Medele Düzlüğü denir. Oraya gitmek için Menderesi geçmek gerekir. Menderes Medele için boğazdır, geçittir. Bu yüzden Medele adında boğaz ya da geçit vurgusunun mutlaka olması gerekmektedir.
Medele adı bazılarına rahatsızlık vermiş olmalı ki, 1962 yılında, İçişleri Bakanlığı
nın kararıyla adı
Dibekli olarak değiştirilmiştir. Bu adı köylüler hiç sevmedikleri için itirazda bulunmuşlar, yapılan başvurular üzerine, 1964 yılında köyün adı ;Yeşiloba olarak değiştirilmiştir O günden bugüne köyün resmiyetteki adı Yeşiloba olarak kullanılmaya devam etmiştir Ancak Medele tarihsel mirasının farkındadır. Moda heveslere pabuç bırakmaz. Bugün hangi köylüye sorsanız keyifle Medeleli olduğunu söyleyecektir. (Ha! Az kalsın unutuyordum. Benim de nüfus cüzdanımda doğum yerim olarak Medele yazıyor
Köyden Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarına büyük bir katılım olmuştur. Medele 1920-1922 yılları arasında Yunan işgali altında kalmıştır.
Medeledeki okuryazar oranı ve okumuş insan sayısı Türkiye ortalamasının üzerinde yer alır.
Medelede tarihsel miras yaşıyor Hala Ören ve Asar denilen yerlerimiz var. Define avcılarına rağmen evlerin duvarlarında yeni işlevler yüklenerek kullanılmakta olan antik dönemlerden kalma yazıtlar, mimari malzemeler, heykel parçaları görülebilmektedir. Uyanık çerçiler sakız karşılığı eski paraları (sikkeleri) toplamış olsa da, çapa zamanında toprağı karıştırdığınızda yenileriyle karşılaşabilme ihtimaliniz var. Etnografik ve folklorik değerlerimizin plastik leğen karşılığında, kilimlerimizin makine halılarıyla değiştirilmesine karşın hala özgün örnekleri bulabilme, bozulmadan duran yüklüklerimize ulaşabilme şansınız var
Halk edebiyatının en güzel kaynaklarını; El değmemiş masalları, manileri ve ninnileri derlemek için geç kalmış sayılmazsınız. Düğünlerde ve bayramlarda birlikte eğlenme kültürüne bağlı olarak gelişen meydan eğlencelerinin seyirlik oyunların izini sürebileceğiniz yaşlı insanlar, canlı bellek olarak hala yaşıyorlar. Acıyı paylaşarak azaltmayı; Coşkuyu paylaşarak çoğaltmayı yaşam felsefesi sayan güngörmüş insanlar hala buradalar
Bu bildiride daha çok eski kilim örnekleri, taş duvar işçilikleri, mimaride kullanılan bezemeler ve taş süslemeciliği tanıtılmaya çalışılacaktır.
Medelelilerin geleneklerine göre; insanoğlunun iki tür kilimi (yaygısı) mutlaka olmalıdır. Biri çeyizlik (bu dünyalık) biri de ölümlük (öte dünyalık). Çeyizlik olanlar ya yüklüklerde dizilir renk renk sıra sıra ya da odalara serilerek gündelik hayatın kahrını çekerler Ölümlük olanlar ise cenaze töreninde tabutun üzerine örtülürler ve mezarlık dönüşünde köyün camisine bağış olarak serilirler. Bu yüzden köyün camisi kilim müzesi gibidir, yüzyılların kültürel mirasına ev sahipliği yapar. 1978 yılında Çal Kilimleri konusunda yaptığım lisans tezimin ana malzemelerini bu kilimlerden seçmiştim. Tez çalışmalarında Çal Kilimleri dokunuş tekniği ve motif zenginliği bakımından Üçkuyu ve Kuyucak Kilimleri olarak iki grupta toplanmıştı. Medele Köy Camisinden seçilmiş olan kilimler çok beğenilmişti Özgün eserlerdi… Ancak birkaç yıl önce kilimlerin başına gelenleri duyunca çok üzülmüştüm. Köyün imamlarına lojman yapımında kaynak yaratmak üzere hepsi de satılmış, yerine tek renk makine halısı serilerek değiştirilmişti.
Medelede taş malzemeyle yapılmış olan hanay evlerin duvar işçiliklerinin mutlaka tanıtılması gerekmektedir. Taşların üst üste yerleştirilmesindeki ustalık, kemerli pencerelerin estetiği ve köşe taşlarındaki uyum, yapanların ve yapılanların kalitesini öylesine yükseltmiş olmalı ki; Yapı ustası hanay evin dışa bakan duvarına gülbezekler koyarak adını özenle yazmıştır.
Yine hanay evlerin iç dekorundaki ahşap işçiliği; göbekli tavanlar, işlemeli dolaplar ve kapılar mutlaka koruma altına alınmalıdır.
Medele Köyünün Mezarlığı da oldukça eskidir. Burada bulunan Kartal Dede yatırına komşu köylerden bile gelinerek, adaklar adanır. Yatır açık alanda, antik dönemden kalma taş bloklarla çevrili, bir meşe ağacının altındadır. Meşe ağacına bez bağlanarak dilekte bulunulur. Adaklar adanıp, dualar edilerek hayır yemekleri yenir. Köyün güney batısındaki Erenler yatırı da aynı özelliklere sahip, pınar başında bir adak yeridir.
Mezarlıkta bulunan bazı mezar taşlarında Türk sanatının geleneksel kıvrıkdal bitki üslubunda görülen motifler yer almaktadır. Bazı mezar taşlarında Balbalları andıran özelliklere rastlanılmaktadır. Özellikle, ölen kişinin cinsiyetini vurgulamak için mezar taşlarına yapılan takı, bitki ve silah motifleri; çok zengin bir taş işçiliği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Mezarlıkta bir başka kalıntı da artık örneği hiç kalmamış olan Musluktur. Bunlar, eskiden yolcuların su ihtiyacını karşılamak için yolların kenarlarına yapılan ve içinde su dolu küpler bulunan tek gözlü sade yapılardır. Küplerin suyu, musluğu yaptıran hayırsever tarafından her gün takviye edilerek, asla susuz bırakılmazdıYol boylarındaki musluklar, sarnıçlar, avganlar (açık sarnıç) ve serenli kuyular hep insanca yaşamanın, paylaşmanın, karşılıksız sevmenin ve almadan vermenin güzel örnekleridirler.
Medelenin güney batısında yer alan Erenler, Akkaya, Yıkılan ve Şahin Kayası uçurumları (yarları) görülmeye değer jeolojik oluşumlardır. Bu yarlarda bulunan mağaraların birçoğuna çıkılamadığı için keşfedilmeyi ve araştırılmayı beklemektedirler.
Not : Ramazan Gök kardeşimizin yazısından alıntıdır.
Yorum bırakın